16 Kasım 2011 Çarşamba

Diyet yapmak..

"Kilo verme isteği sıklıkla sağlıklı beslenme fikrinin önüne geçer. Bir an önce istenilen kiloya ulaşmak için; şok diyetler, detokslar veya 1 ayda 20 kilo vermeyi sağladığı söylenen ilaçlar ve diyet listeleri birçok kişiye cazip gelebilir. Ancak bu yöntemlerin hiçbiri sağlıklı ve kalıcı bir zayıflama sağlayamayabilir. Başlarda zayıflanıyormuş gibi hissedilebilir ancak bu noktada verilen kilo, yağlardan değil su ve kaslardan oluşmaktadır. Normalde bunun tam tersinin olması beklenmektedir. Ayrıca çok çabuk verilen kilolar, çoğunlukla aynı hızla geri alınır. Üstelik metabolizma hızı etkilendiği için, verilenden fazla kilo alma olasılığı çok yüksektir. Dolayısıyla bu ve benzeri yöntemler, hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir.

Mucize ya da şok diyetlere, gazete ve dergilerdeki diyet listelerine, zararsız olduğu söylenen kilo verdirme ilaçlarına, farklı bitki ve karışımlara dikkat etmek gerekir. Bu yöntemlerle zayıflamak isterken hem sağlığınız tehlikeye girebilir hem de verdiğiniz kiloyu fazlasıyla geri alabilirsiniz.

Sağlıklı kilo vermek biraz zaman alabilir, ancak başarıldığında kalıcı olacaktır. Belirli aralıklarla diyet yapmak, diyete başlamak için pazartesileri beklemek, diyetin dışına çıkınca suçluluk hissetmek yerine sağlıklı beslenmek, düzenli egzersiz planı oluşturmak çok daha faydalı olur. Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz yapma alışkanlıklarının yerleşmesi diğer yöntemlere göre daha zordur ve biraz vakit alır. Ancak sağlıklı beslenme yoluyla zayıfladığınızda vücudunuzda gerçekleşecek değişim, fiziksel aktivitenin sağlayacağı sıkılaşma ve incelme, kendinizi çok daha sağlıklı ve mutlu hissetmenizi sağlayacaktır."




13 Kasım 2011 Pazar

Deri altı ve depo yağlar, esansiyel (zorunlu) yağlar

"Vücudumuzun tamamını saran derinin altındaki yağ tabakasına verilen isimdir. Depo yağların vücutta yoğun olarak bulunduğu yerler her iki cinsiyette farklılık göstermektedir. Erkeklerde karın bölgesinde, kadınlarda ise kalça bölgesinde yoğunlaşmaktadır.

Vücudumuzdaki depo yağlar, beyaz ve kahverengi olmak üzere iki ayrı türdedirler. İskelet kası ile karşılaştırıldığında, beyaz yağ dokusu obez olmayan kişilerde vücut ağırlığının daha az bir bölümünü oluşturmaktadır. Beyaz yağ dokusunun tüm vücuttaki enerji akışı açısından büyük bir önemi vardır. Kahverengi yağ dokusunun ise yetişkin bireylerdeki enerji akışında katısı yok denilebilecek kadar azdır.


  • Beyaz yağ dokuları: Vücudun pek çok yerinde bulunmaktadır. Depo yağı olarak trigliserit, doku hücrelerinde ise nötral yağlar ve fosfolipitleri içermektedir. Vücutta enerji için gerek duyulduğunda bazı yollarla sentezlenerek kullanılınır. Bu yağ dokusunun genişlemesi veya miktar olarak artması sonucunda şişmanlık oluşmaktadır.
  • Kahverengi yağ dokuları: Memelilerde, yeni doğan yavrularda ve kış uykusuna yatan hayvanlarda daha yüksek miktarda bulunmaktadır. Sentez yapılmadan da çok yüksek oranda ısı üretimini sağlayabilmektedir.
  • Esansiyel (zorunlu) yağlar: Kalbin çevresinde, karaciğer, akciğer, kemik iliği, böbrekler, endokrin bezleri, bağırsaklar, kaslar ve merkezi sinir sisteminde bulunmaktadırlar. İç organların çevresini sararak onları dışardan gelebilecek darbelerden korumaktadırlar. Aynı zamanda da organların çalışmasında da çok önemli görevleri vardır. Bu yağların uzun süreli açlık veya yoğun egzersiz yapılması gibi durumlarda bile tükenmemektedir. Bu yağlar erkekler %3, kadınlarda ise %12 oranında bulunmaktadırlar."
Daha fazla bilgi için: 

Ref: Akbulut, G. Ç., Besler, H. T. & Özmen, M. M. (2007). Bilim ve teknik dergisi, Tübitak.

Vücudumuz nelerden oluşmaktadır

"Bedenimiz genel olarak yağ, kemik, kas hücreleri, diğer organik maddeler ve hücre dışı sıvıların orantılı şekilde bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Esas olarak yağsız vücut kitlesi (kas, kemik, su, sinir, damarlar ve diğer organik maddeler) ve yağ kitlesinden (deri altı depo yağlar ve esansiyel yağlar) oluşmaktadır.

Erkeklerde optimal vücut birleişimi için olması gereken toplam yağ %15 (depo yağ %12 + zorunlu yağ %3), Kas % 48 ve kemik %14,9 olmalıdır. Kadınlar için de toplam yap %25 (depo yağ %13 + zorunlu yağ %12), kas % 38 ve kemik %12 olmalıdır."


Ref: Akbulut, G. Ç., Besler, H. T. & Özmen, M. M. (2007). Bilim ve teknik dergisi, Tübitak.

Vücuttaki yağın fayda ve zararları (deri altı, depo ve zorunlu yağlar)

"Vücut yağı eksikliğinin olumsuz etkileri:

  • Yağda çüzünen vitamin eksikliği
  • Üşüme
  • Bağışıklık sisteminde bozulma
  • Hormon dengesinde bozulma
  • Tansiyon dengesinde bozulma
Yağların vücuttaki işlevleri:
  • A, D, E, K vitaminlerinin emilimi ve taşınması
  • Yüksek enerji kaynağı
  • Linoleik asitin (zorunlu yağ asidi) vücuda alınmasının sağlanması
  • Soğuğa karşı vücut ısısının korunması
  • Tokluk hissi vermesi
  • Dış organlara destek olma
Vücut yağı fazlalılığının olumsuz etkileri:
  • Kaslarda zayıflama
  • İç ısının hızlı yükselmesi
  • Eklemlerde ve kemiklerde şekil bozuklukları
  • Hormon dengesinde bozulma
  • Şeker, yüksek tansiyon
  • Şekil ve görünümde bozulma
  • Çabuk yorulma ve performans düşüklüğü

Ref: Akbulut, G. Ç., Besler, H. T. & Özmen, M. M. (2007). Bilim ve teknik dergisi, Tübitak.

8 Kasım 2011 Salı

Uykuyla ilişkili yeme bozukluğu tanı kriterleri

"1. Uyku sırasında yineleyici şekilde ortaya çıkan istem dışı yemek yeme veya içme atakları
  2. Bununla birlikte aşağıdakilerden en az birinin olması:
      a.  Garip veya normalde yenmeyecek toksik maddelerinde tüketilmesi
      b. Bu yeme atakları ile ilişkili olarak uykusuzluk, dinlendirici olmayan uyku, gündüz yorgunluğu ve uykululuk
      c. Uykuda yaralanma
      d. Yiyeceğe giderken veya pişirirken olan tehlikeli davranışlar
      e. Sabah anoreksi
      f. Yüksek kalorili gıdaların yineleyici şekilde tıkınırcasına yenmesine bağlı sağlık sorunları
   3. Bozukluk diğer uyku bozukluklarıyla, tıbbi veya nörolojik bozukluklarla, ruhsal bozukluklarla, ilaç kullanımıyla veya madde kötüye kullanım bozukluğuyla daha iyi açıklanamaz."

Daha fazla bilgi için:
  1. Uykuyla ilişkili yeme bozukluğu nedir?

Ref: Orhan, F. Ö. & Tuncel, D. (2009). Gece yeme bozuklukları, psikiyatride güncel yaklaşımlar(1)132-154.

Uykuyla ilişkili yeme bozukluğu (UİYB)

"Uykuyla ilişkili yeme bozukluğu (UİYB) ilk olarak Schenck ve arkadaşları tarafından 1991 yılında tanımlanmıştır. UİYB ile gece yeme sendromu (GYS) arasında pek çok ortak nokta olmakla beraber, yeme ataklarının kısmen yada tamamen hatırlanmıyor olmasıyla ayırt edilebilmektedir.

UİYB uyku sırasın tekrarlayıcı şekilde ortaya çıkan istem dışı yemek yeme yada içme atakları olarak tanımlanmaktadır. Bazı kişiler yeme atağı sırasında kolayca tam uyanık hale gelemezler ve hastalık bu yönüyle uyurgezeliğe benzemektedir. Diğer bir açıdan bazı kişiler yeme atağı sırasında uyanıktır ve ertesi sabah yediklerini hatırlarlar.

Bu hastalıkta çoğunlukla yüksek kalorili ve garip yiyeceklerin yenmesi söz konusudur. Akşam yemeği ile yatma zamanı arasında herhangi bir aşırı yeme söz konusu değildir. Açlık hissi yoktur ve uyku sırasında yedikleri ile gündüz yedikleri birbirinden farklıdır. Uykuda yürüyerek buzdolabına giderler ve tamamen uykulu bir biçimde yiyecekleri ızgara yaptıkları, doğrayıp dilimledikleri, pişirdikleri ve kızarttıkları bilinmektedir. Bazı kişiler sabahları kalktıklarında yastıklarında, yüzlerinde, mutfaktalarında yedikleri yiyeceklerden kalanları bulurlar.

Ataklar sırasında yağ ve şeker içeriği fazla olan yiyecekler yenmektedir. Bazen de çiğ tavuk, tuz, şekerli sandviçler gibi besinlerin tüketildiğide bilinmektedir. Hatta bazen kahve, tutkal, pişmemiş makarna, evcil hayvanların yemleri, krem yada temizlik maddelerinin yendiğide bildirilmiştir. Kişiler çoğunlukla gece olanları hatırlamadıklarında, yaptıklarını sabah öğrendiklerinde utanırlar yada suçluluk hissederler. Bu duyguların uzun süre yaşanmasıyla beraber sebebi anlaşılamayan kilo alımı söz konusu olunca kişiler psikolojik açıdan sorun yaşamaya başlarlar ve ilerleyen zamanlarda depresyon gelişmi mümkün olur."

Daha fazla bilgi için:
  1. Uykuyla ilişkili yeme bozukluğu tanı kriterleri

Ref: Orhan, F. Ö. & Tuncel, D. (2009). Gece yeme bozuklukları, psikiyatride güncel yaklaşımlar(1)132-154.

Gece yeme sendromu tanı kriterleri

" A. Günlük yeme paterni akşam veya gece önemli ölçüde artış göstermektedir. Aşağıdakilerden bir veya ikisi bulunmaktadır.
        a. Günlük yenen yemeğin en az %25'i akşam yemeğinden sonra olmalıdır.
        b. Haftada en az iki gece yeme epizodunun olması
   B. Akşam ve nokturnal (gece) yeme epizodlarına ilişkin farkındalık ve hatırlama söz konusudur.
   C. Aşağıdakilerden en az üçü gözlemlenmektedir:
        a. Sabah yeme isteğinin olmaması ve/veya haftada 4 veya daha fazla sabah kahvaltının atlanması
        b. Akşam yemeğinden uyku başlayıncaya kadar olan sürede ve/veya gece boyunca güçlü yeme arzusunun varlığı
        c. Haftada 4 veya daha fazla gece uyku başlangıcında ve/veya uykunun sürdürülmesinde insomnianın olması
        d. Uykuyu başlatabilmek veya tekrar uykuya dalabilmek için kişinin yemesinin gerektiği inancının olması
        e. Duygudurum çoğunlukla depresiftir ve/veya duygudurum akşamları kötüleşir.
    D. Bozukluk önemli derecede sıkıntı ve/veya fonksiyonellikteki bozukmayla ilişkilidir.
    E. Bozulmuş yeme paterni en az 3 ay sürmelidir.
    F. Bozukluk madde kötüye kullanımı veya bağımlılığına tıbbi durumlara medikasyona veya diğer psikiyatrik bozukluklara sekonder (ikincil, bağlı olarak) gelişmiş olmamalıdır."



Ref: Orhan, F. Ö. & Tuncel, D. (2009). Gece yeme bozuklukları, psikiyatride güncel yaklaşımlar(1)132-154.


Gece yeme sendromu (GYS)

"Gece yeme sendromu ilk olarak 1955'te Stunkard tarafından daha sonra da 1999 yılında Birkevedt tarafından tanımlanmıştır.

  • Sabahları ortaya çıkan anoreksi; kahvaltının atlanması yada kahve, meyve suyu gibi şeylerle geçiştirilmesi
  • Akşam yemeğinden sonra günlük enerji alımının %50'sinin tüketilmesi
  • İnsomni yada uykusuzluğun haftada 3 veya daha fazla kez yaşanması
  • Gece en az bir kez uyanma
  • Uykudan uyanma sırasında atıştırmalık yenmesi
Genellikle kişilerin akşam yemekleri tıkınırcasına yemek şeklinde değildir, çoğunlukla atıştırmalıklar tüketilmektedir. Gece yenen yiyeceklerin %70'ini, gündüz yenenlerin ise % 47'sini karbonhidratlar oluşturmaktadır. Yapılan bir araştırmada kişilerin %50'sinin gece yemeklerinde ekmek, şekerleme gibi yiyecekleri tercih ettikleri gözlemlenmiştir.

Yapılan araştırmalarda birçok araştırmaya göre, gece yeme sendromu olanlar ve olmayanlar arasında bir gün içerisinde aldıkları enerji miktarı yönünden fark olmadığı ancak yiyeceklerin yenmesindeki zamanla arasında büyük farklılıklar olduğu bulunmuştur. Burada sorun oluşturan yiyeceklerin yenmesinde anormal zamanladır.

GYS ilk tanımlandığı dönemde obezite çerçevesinde değerlendirilmekteydi. Ancak yalnızca bu grupla sınırlı değildir. Bu sıkıntı obez olmayan kişilerde de görülebilmekte ancak özellikle ozayıflama tedavisine başvuran ve obezite sorunu olanlarda sıklıkla rastlanmaktadır. Bariatrik ameliyattan önce bu şekilde beslenilmesine sıklıkla rastlanmaktadır."

Daha fazla bilgi için:
  1. Gece yeme sendromu tanı kriterleri
  2. Uykuyla ilişkili yeme bozukluğu nedir?


Ref: Orhan, F. Ö. & Tuncel, D. (2009). Gece yeme bozuklukları, psikiyatride güncel yaklaşımlar(1)132-154.

7 Kasım 2011 Pazartesi

Obezitenin cerrahi tedavisi - 60 yaş ve üzeri

"Bariatrik cerrahide 60 yaş ve üstü grup için kriterler:

  • Bu yaş grubu için bariatrik cerrahi kişiye özel değerlendirme gerektirmektedir. 
  • Burada amaç kişinin yaşam kalitesini arttırmaktır. 
  • Eğer ameliyat sonrasındaki kilo kaybı başka herhangi bir fayda sağlamayacaksa ameliyat yapılmamalıdır. Obezitede kullanılan diğer tedavi yöntemleri (diyet, davranış tedavisi, egzersiz ve ilaç tedavisi) denenmeli / denenmeye devam edilmelidir."




Ref: Basdevant, A., Bunchwald, H., Deitel, M., Finer, N., Fried, M., Grene, J. W. M., Hainer, V., Horber, F., Mathus- Viegen, E., Scopinaro, N., Steffen, R., Tsigos, C., Weiner, R. & Widhalm, K. (2008). Interdisciplinary European Guidelines on Surgery of Severe Obesity, The European Journal of Obesity. 

Obezitenin cerrahi tedavisi - ergenler

"Bariatrik cerrahide ergenler için kriterler:

  • Beden kitle indeksinin (BKİ) 40'ın üzerinde olması ve obeziteye eşlik eden en az bir hastalığının olması
  • En az 6 ay boyunca zayıflama konusunda profesyonel yardım alıp başarısız olmuş olması
  • İskelet ve vücut gelişimini tamamlamış olması
  • Ameliyat önesi ve sonrasında, tıbbi ve psikojik olarak sürece uyum sağlayabilecek olması
  • Ameliyat sonrası gerçekleşecek olan multidispliner (hemşire, doktor, psikolog, diyetisyen..) ekip çalışmasını uygulamayı istiyor olması
  • Ameliyata girebilecek çocuk ve ergenlerde uzmanlaşmış bir ekibin olması (hemşire, anestezi uzmanı, psikolog, ameliyat sonrası bakım ekibi)"
Daha fazla bilgi için: 

Ref: Basdevant, A., Bunchwald, H., Deitel, M., Finer, N., Fried, M., Grene, J. W. M., Hainer, V., Horber, F., Mathus- Viegen, E., Scopinaro, N., Steffen, R., Tsigos, C., Weiner, R. & Widhalm, K. (2008). Interdisciplinary European Guidelines on Surgery of Severe Obesity, The European Journal of Obesity. 

Obezitenin cerrahi tedavisi - yetişkinler için

"Bariatrik cerrahinin kriterleri:

  • 18 - 60 yaş aralığında olmak
  • Beden kitle indeksi (BKİ) 40 ve üzerinde olanlar
  • Benden kitle indeksi (BKİ) 35 ile 40 arasında olup bu cerrahi operasyonun fayda sağlayacağı başka hastalığı / hastalıkları olanlar
  • Ameliyat dışındaki diğer yöntemleri denemiş ancak fayda sağlayamamış, tekrar tekrar verdikleri kiloları geri almış olanlar "
Daha fazla bilgi için:

Ref: Basdevant, A., Bunchwald, H., Deitel, M., Finer, N., Fried, M., Grene, J. W. M., Hainer, V., Horber, F., Mathus- Viegen, E., Scopinaro, N., Steffen, R., Tsigos, C., Weiner, R. & Widhalm, K. (2008). Interdisciplinary European Guidelines on Surgery of Severe Obesity, The European Journal of Obesity. 

5 Kasım 2011 Cumartesi

Obezitenin sonuçları

"Hangi yaşta olursa olsun obezite kişiye pek çok yönden zarar vermektedir.  Bu sorunların bilinmesinin obezite ile mücadelede önemli bir rolü vardır.

  • Fiziksel sorunlar: Obezite her yaşta kronik hastalıklara yol açmaktadır. Örneğin, kardiyovasküler, ortopedik, nörolojik ve endokrin sistemi etkileyen pek çok hastalığa sebep olmaktadır. Çocuklarda obezitenin artışı ile beraber bu sorunu yaşayan çocuklarda hipertansiyon hastalığına rastlanma oranı gittikçe artmaktadır. Çoğunlukla yetişkinlikte ortaya çıkan tip 2 diyabetinde çocuklarda görülme sıklığı 4-10 kat artmıştır. Kilolu çocuklarda kolesterol ve trigliserid yükselmektedir. Aynı zamanda kilodan dolayı vücutta bulunan yükün artmasından dolayı kemik, eklem, bağ dokusu hastlalıklarıda görülmektedir.
  • Duygusal ve Psikososyal sorunlar: Obezite sorunu yaşayan çocuk ve ergenlerde kaygı, depresyon, distoni, enürezis görülmektedir. Bunlar dışında öfke nöbetleri, özgüvende azalma, beden imajı ile ilgili sorunlar, kendinden tiksinme, kendini küçümseme, damgalanma, dışlanmışlık hissi, içe kapanma, arkadaşlarıyla ilişki kurmaktan kaçınma gibi bir çok sorun yaşanmaktadır.
  • Akademik sorunlar: Obezite sorunu olan ergenlerin ve çocukların normal kiloda olan yaşıtlarına göre okuma ve matematik becerilerinde sorun olduğu, okulda genel anlamda başarılı olamadıkları, okulu bırakmak istedikleri ve eğitim yaşamlarının çok uzun sürmediği araştırmalarda bulunmuştur. Bu noktada obezitenin uyku apnesi gibi yol açtığı bazı fiziki sorunlarında öğrenme yada hafıza gibi alanlarda sorun oluşturduğu unutulmamalıdır."


*Ref: Ergül, Ş. & Kalkım, A. (2011). Önemli bir kronik hastalık: Çocukluk ve ergenlik döneminde obezite.

Bebeklikten başlayan süreç - obezite

"Obezite oluşumunu hem genetik hemde çevresel faktörler etkilemektedir. Ebeveynlerde obezite probleminin olması çocukta obezite gelişimini arttırmaktadır. Çocukluk dönemindeki aktivite yetersizliği, televizyon ve bilgisayar başında uzun zaman geçirme, yağlı yiyecekler tüketmek, şekerli içeçekler içmek, 'fast food' tarzı besinleri sık tüketmek ve lifli besin alımının az olması obezite gelişimişinde önemlidir.

Çocukluk döneminde fiziksel aktivite alışkanlığının kazandırılmaması, sağlıklı beslenme davranışının geliştirilmemesi obezite oluşmunda önemli bir role sahiptir.

Anne sütü de bu konuda önemli bir yere sahiptir. UNICEF'e göre 6. aydan sonradan emzirmenin devam ettirilmesi ve beraberinde uygun tamamlayıcı besinlere başlanması gerekmektedir. Emzirmenin en az 2 yıl devam ettirilmesi obezite ve kronik hastalık oluşma riskini azaltmaktadır.

Beslenme ve fiziksel aktivite alışkanlıklarının dışında ebeveyn ve çocuk ilişkileri, ev içinde yaşanan sorunlar, arkadaş gruplarında yaşanan sıkıntılar, derslerdeki başarısızlıklarda kişinin ruhsal yapısını etkileyerek besenme sorunlarına yol açabilmektedir. Obezite sorunu olan çocuklarda özelliklede ergenlik döneminde arkadaş ilişkileri kuramama, grup aktivitelerine katılamama gibi yaşanabilen psikolojik problemler çocuktaki obezite düzeyini arttırmaktadır."

Daha fazla bilgi için:
  1. Obezitenin sonuçları
  2. Çocukluk ve ergenlik çağında kilo değişimi
  3. Obezitenin cerrahi tedavisi - ergenler




*Ref: Ergül, Ş. & Kalkım, A. (2011). Önemli bir kronik hastalık: Çocukluk ve ergenlik döneminde obezite

4 Kasım 2011 Cuma

Çocukluk ve ergenlik çağında kilo değişimi

"Dünya Sağlık Örgütün obeziteyi 'Sağlığı bozacak ölçüde vücutta anormal veya aşırı yağ birikmesi" şeklinde tanımlamaktadır. Bir kişinin vücudundaki yağ dokusunun en yüksek olduğu dönem süt çocukluğu dönemi ve ergenlik öncesi dönemdir. Bebeklerde İlk altı ayda ve ilk bir senedir şişmanlık sık rastlanmaktadır. Bu dönemden sonra çocuğun hareketlenmesiyle beraber kilo değişiminin gerçekleşmesiyle şişmanlığa rastlanma sıklığı giderek azalmaktadır. Ergenlik öncesi dönemde de her iki cins içinde şişmanlıkta artış gözlenmektedir. Menstürasyonun (adet görmenin) başladığı dönemde kızlarda kilo artışı görülmektedir. Erkeklerde ergenlik dönemine ilerledikçe yağ oranlarında azalma görülmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü 2006 ve 2007 yıllarında 0-5 yaş ve 5-19 yaş dönemi için büyüme referans değerleri yayınlamıştır. Bu değerlerden yararlanılarak, yaşa göre BKİ de değerlendirilerek obezite sınıflandırılması çocuk ve ergenler için yapılmaktadır."



*Ref: Ergül, Ş. & Kalkım, A. (2011). Önemli bir kronik hastalık: Çocukluk ve ergenlik döneminde obezite

Çocuklar ve obezite

"Ülkemizde, son zamanlarda çocukluk çağında sık rastlanan kronik hastalıklardan biri obezitedir. Çocukların ve ergenlerin yaklaşık %25-30'unu etkilemektedir. Obezite çocukluk çağında başladığında, ergenlik ve yetişkinlik döneminde de bunun devam ediyor olma olasılığı normal kiloya sahip olanlara göre daha fazladır. Obeziteden dolayı kişi pek çok farklı kronik hastalığada sahip olabilmekte ve bu hastalıkların sonucunda kişinin yaşam süresi kısalmakta aynı zamanda da kişinin yaşam kalitesi kötüye gitmektedir."

Obezite

Obezite - Zayıflama tedavisinde önemli noktalar

"Obezite tedavisinde en sık karşılaşılan problemden biri verilen kilonun kısa bir süre içinde geri alınmasıdır.  Bunun başlıca sebeplerinden biri tedaviyi alan kişinin, tedaviden beklentilerinin doğru anlaşılamamasıdır. Bir diğer sebebi de istenilen kiloya ulaşıldıktan sonra tedavi ekibinin kişiyi takip etmemesi yada kişinin tedavi ekibi ile tekrar görüşmeye gitmemesidir. Zayıflamak için tedaviye başvuran bir çok kişi biran önce, hızlıca ve kolayca zayıflamayı isterler. Ancak bu hem mümkün değildir hemde verilen kilonun kalıcı olmasını engellemektedir. Bu noktadaki sıkıntı tedavi başlangıcında kişinin gerçekten ne istediğinin öğrenilmemesi ve bu doğrultuda gerçekçi hedefler belirlenmemesidir.

Çoğunlukla hedef ilk 6 aylık süreçte kilonun yaklaşık %10 kadarının kaybıdır. Bu hem kalıcı kilo kaybı için sağlam adımlar atılmasını sağlamakta, hemde obezitenin sebep olduğu diğer hastalıkların oluşma riskini ciddi düzeyde azaltmaktadır. Bunun dışında verilen kilonun korunması için kalıcı davranış değişiklikleri sağlanmalı, kişinin fiziksel aktivitesi arttırılmalı ve aynı zamanda günlük kalori alımı kalıcı bir şekilde azaltılmalıdır. Kalıcı sunuçlar elde etmek için yapılan bu değişimler her bireyin hayatına uyumlu olmalı ve gerçekçi hedefler belirlenerek yapılmalıdır."

Daha fazla bilgi içinhttp:

  1. Diyet yapmak


Obezite tedavisi

"Obezitede tedavisinde uygulanan birkaç yöntem bulunmaktadır..

  • Diyet - Sağlıklı beslenme
  • Egzersiz
  • Davranış tedavisi
  • İlaç tedavisi
  • Cerrahi tedavi"

2 Kasım 2011 Çarşamba

Anoreksiya ve Bulimia Nervozada yaşanabilen fiziksel problemler

"Sıklıkla karşılaşılan fiziksel sorunlardan bazıları..

  • Vücut ısısının düşmesi
  • Sıvı kaybı
  • Dolaşım bozukluğu
  • Potasyum eksikliği
  • Saç dökülmesi
  • Karıncalanma
  • Uyuşma
  • Tansiyon düşüklüğü
  • Adet görememe
  • Metabolik sorunlar
  • Dolaşım sisteminde bozukluklar
  • Dişlerde erime ve / veya çürüme
  • Kemiklerle ilgili sorunlar
  • Uyku sorunları
  • Mide ve bağırsak sorunları
  • Kalp ile ilgili sorunlar"

Hatalı beslenmeye örnekler

  • "Gün içerisinde yeterli miktarda su tüketmemek
  • Öğün atlamak
  • Çok hızlı ve çiğnemeden yemek
  • Stresli, üzüntülü, sıkınıtılı yada öfkelenilen durumlarda fazlaca yemek yemek
  • Ziyarete gidilen yerlerde ikram edilen herşeyden yemek
  • Öğünler arasında yiyecek tüketmek
  • Doyurucu ve sağlıklı bir öğün yerine abur cubur yemek
  • Yağlı ve şekerli gıdaları bol miktarda tüketmek
  • Tabakta yemek kalmasın diye tokluk hissine rağmen devam etmek
  • Ara öğünleri atlamak
  • Gazlı içeceklerin aşırı tüketimi"
Daha fazla bilgi için:

1 Kasım 2011 Salı

İdeal kilo hesaplaması

İdeal kilo hesaplanmasının formülü..


  • Boy - 100 - [(Boy-150) / 4] 
Örneğin,

Boy: 170

170 -100 - [(170 - 150) / 4] = 70 - (20 / 4) = 70 - 5 = 65

Çocuklarda obezitenin sebepleri

Çocuklarda obezite oluşması sebep olan faktörlerden bazıları..


  • Doğum ağırlığının yüksek olması
  • Ev dışında fazla vakit geçirmemek
  • Günün çoğunu bilgisayar ve / veya televizyon başında geçirmek
  • Çoğunlukla araba ile ulaşımın sağlanması
  • Ailenin sosyoekonomik düzeyinin düşük olması
  • Ailede obezite sorunu olan bireylerin olması
  • Sağlıksız beslenme alışkanlığı
  • Fast-food tarzı yiyeceklerin sıklıkla tüketimi
  • Bebeklikte katı gıdalara erken geçiş yapılması
  • Sebze ve meyve tüketiminin az olması
  • Öğün atlama

  • Belirli bir diyet yada tedavi öncesinde mutlaka hormonal yada genetik bir bozukluk olup olmadığı uzman bir doktor tarafından araştırılmalıdır..

Anne kız berber diyet yapmak

"Anne ve kızların beraber diyet yapmaları az rastlanır bir durum değildir. Ancak aralarında doğum yapmış olmak,menopoz veya hormon replasman tedavisi görüyor olmak gibi farklılıklar vardır. Yapılan araştırmalara göre sağlıksız beslenme alışkanlığı geliştiren anne ve kızların çoğunluğunda ergenlik ve menopozun aynı döneme denk geldiği ve bunun bir risk faktörü olduğunu belirlenmiştir."

Daha fazla bilgi için:

  1. Diyet yapmak

Annelerin davranışlarının etkileri..

"Ailelerin geçtiği belli zor dönemler vardır. Bu dönemlerde annelerin davranışları çoğunlukla kızları tarafından dikkatle izlenmektedir. Sıkıntılarla nasıl başettikleri gözlemlenmektedir. Kızın söylemlerinden de bu durum çoğu kez anlaşılmaktadır. Örneğin, 'Babamla boşandıkları dönemde annem yiyerek sakinleşiyordu. Onun çok fazla yemek yemesinin sebebi zorlu yaşamı.' Bunun gibi gözlemlerden elde ettikleri sonuçları kendi yaşamlarında kullanma olasılıkları oldukça yüksektir.

Aynı zamanda anneleri ile problemli ilişkisi olan kızların annelerinin kilo aldım mı yada şişman mıyım gibi sorularını, onları eleştirmek için bir fırsat olarak değerlendirdikleri görülmektedir."

Daha fazla bilgi için:

  1. Anneler ve kızları
  2. Diyet yapmak
  3. Anne kız beraber diyet yapmak